• https://www.facebook.com/reikievi/
Üyelik Girişi

İNİSİYASYON



İNİSİYASYON RUHSAL BİR AÇILIM MI
YOKSA RUHSAL BİR SAÇILIM MI?


 İnisiyasyon Latince kökenlidir. Spiritüel açılımı“ bireyin, spiritüel gelişimi için, spiritüel etkiyi alıp aktarabilen bir üstadın kontrolü altında, bir disiplin içinde, sınavlara ve uygulamalara dayalı tarzda, düzenli eğitimi” olarak açıklanabilir.


İnisiyasyon bir tekâmül yoludur ve çağlar boyunca bu yolla yetişen ve etrafını aydınlatan Platon, Pisagor gibi sayısız bilgeler olmuştur.

Fakat insanların tekâmül ihtiyaçları ve tekâmül ettirilme yöntemleri insanlığın maddi ve manevi gelişim durumuna göre değişiklikler göstermiştir.

 

Eskiden insanlar için yararlı bir gelişim yolu olan inisiyasyon yolu, günümüzün koşullarında gerçek anlamda, yani eskiden olduğu gibi uygulanmıyor, uygulanmaya çalışıldığı takdirde de taklitlerden ibaret oluyor ve obsesyonel bir yapıya bürünerek zarar getiriyor. Ve bu gün bunun örneklerini sıkça görüyoruz. Günümüzde hemen her ülkede, her inanç sisteminde inisiyatör geçinen, fakat eski inisiyatörlerin bilgeliğine oranla bilgelikle alakası olmayan ve eski inisiyatörlerin psişik yeteneklerinin yüzde birine bile sahip olmayan taklitlere rastlanmaktadır. 



İnisiyasyonu daha açık anlatabilmek için sembolik olarak şöyle ifade edebilirim.

Bir kapıdan geçip (aydınlanmak anlamında) yolunuza devam edeceğiniz bir mağara düşünün. Ve başlangıcında geldiğiniz yerde, geçeceğiniz kapı sizin gireceğiniz boyutlardan küçüktür. Ama bu kapıdan girebilmek için kapıdan küçük olmak gerekir. Bu eski bir tapınak kuralıdır. Kapıdan eğilerek geçilmez. Kapının boyutlarından daha küçük hale gelerek normal bir kapıdan geçiyormuş gibi geçilir. Yani burada ölmek ve doğmak kavramı işler. Kapıdan geçerken (sembolik olarak ) bedenin moleküler parçaları dağılır ve içeri girildiğinde ise toplama işlemi başlar.

 

Yolun başlangıcı budur. Varlığını tamamen inkâr edip, ya da ondan vazgeçip, yeniden varlığını bir araya toplamak için gidilmesi gereken yol başlamıştır artık.

Burada inisiye edenin görevi, emrederek ya da kurallar koyarak değil, örnek teşkil ederek kapıdan geçmeyi öğretmektir. İnisiye edeceği insanla görünmez rehberlik bağı burada başlar.

 

Varlığını yeniden bir araya toplamak ise kişinin kendi iç aydınlığını sağlama yolunda yapılan çalışmalardır. Yoksa inisiye olup etrafa aydınlığını vermek anlamında değil. Ve bu yolculuk birbirini takip eden inisiyasyonlarla devam eder. İnisiyasyonlar asla bitmez. Yol sürdüğü sürece inisiyasyon devam eder.

 

Kapıdan geçiş işlemi sırasında, başlangıçta, yani ilk geçiş anında hiçbir koruma yoktur. Ama geçiş başarıya ulaşır ve kapıdan geçilirse o zaman koruma başlar. Dolayısıyla inisiyasyon sırasında ki ritüeller önem kazanmaktadır. İnisiyasyonlara sonradan inisiyatörün kendine göre bir şeyler eklemesi son derece tehlikelidir bu yüzden. Sonsuz açık bir alanda, eklenecek şeyler inisiyasyonu tehlikeye sokar ve bu noktada insan sağlığı ile oynanmaya başlanır. Özellikle ruh ve akıl sağlığı söz konusudur burada.

 

Yürünmeye başlanan yolda birçok kapı vardır, kişi isterse ana yolun kapılarını bırakıp diğer kapıları tercih edebilir. Bu özgür irade doğrultusunda gerçekleşir. Ama başka kapılardan geçilip de tekrar geri dönmek, sadece o yolda misafir olmayı sağlar. Çünkü araya başka inisiyasyonlar karışmıştır artık.

 

İnisiyatör kapının geçişinden itibaren bir rehberlik sözü vermektedir. Ve bu söz görünmeyen bir bağ oluşturur. Bu, süresi herkeste ayrı tezahür eden yol boyunca devam edecek olan, bir rehberlik sözüdür. Dolayısıyla inisiyatör ciddi bir sorumluluk taşımak zorundadır.

“Tamam, sizi inisiye ettim artık, yol bu, hadi yolunuz açık olsun, sağdan gidin “ demek üstat olmanın etik kurallarına aykırıdır.


Yol sürerken inisiye olan kişi başka yollardan gitmek isterse, üstat onu serbest bırakır ve diğer rehberliklerine döner.

Her inisiyasyon ayrı bir yolcuya rehberlik demektir. Üstat her yeni gelen kişi ile yolun başlangıcından yeniden başlar ve istendiği sürece rehberliğini sürdürür. Çünkü artık o görünmez bağ kurulmuştur. Ve bu bağ hiçbir zaman kopmaz aslında. Turistik gurup rehberliğine benzemez bu iş.

Ta ki inisiye olan kişi başka yollardan gitmek isteyerek, ana yolu terk edip bağları zorlamaya başlarsa üstat bu bağı kesebilir.

Bu yolda giderken kurallar kendi kendine işler. Yani özel ya da ekleme olarak değil,  zamanı geldikçe uygulanması gereken konulardır bunlar.

 

  İnisiyasyon bir öğretiye başlangıç adımıdır ve bu, öğretinin içinde adımlarınızı dengeli atmayı başarana kadar geçen bir süreçtir. Sonra hızlı adım atabilmek için gereken ve belki sonrasında koşmaya başlayabilmek için gerekli olan inisiyasyonlar gelir. Ama hepsi belli aralıklarla olması gereken işlemlerdir. İnsan ruhu uyur halde bulunan duygulara sahiptir. Onları inisiyasyon uyandırır. İnisiyatör ise ancak kendine söz geçirebilen insanlardan oluşabilir. Zaaf sahibinin elde edeceği şey ise çıldırma seviyesine çıkabilecek boş hayallerdir.

Gerçek inisiyasyon boş bir hayalden ve basit bilimsellikten çok daha ötelerde yer alan bambaşka bir şeydir. Bu kapıdan içeri birçok tedbirsiz insan girmiştir, ama çıkışları meçhuldür. İnisiyasyon yolu ise gözü pekleri ortaya çıkartan bir uçurumdur.

 

Şimdilerde bakıyoruz, ilk adımını atan herkes, koşmaya başlayacağını umarak peş peşe inisiyasyonlara talip oluyorlar.

Ama henüz doğru yürümeyi kavrayamamış oldukları için, nerede düşeceklerini bilemedikleri bir yolda süratle yol alıyorlar.

Bu hız bugünlerde, baş döndürücü bir şekilde devam ediyor. Sürat keyif verir, insanları heyecanlandırır.

Ve guruplar halinde süratin büyüsüyle nereye yuvarlandıklarını bilmedikleri bir yolda ve yürüdüklerini sanarak hız almaya devam ediyorlar. Ve bir gün düştüklerinde ya da aniden önlerine çıkan duvara çarptıklarında ağır yaralar alıyorlar.

 

Bazıları da daha yolun çok başlarındayken farkındalıklarını o kadar yitiriyorlar ki, gereğinden fazla genişleyip büyüyerek mağaranın boyutlarını aşmaya çalışıyorlar. Ve başları tavana çarpacak kadar yükselip, bedenleri boyutlarını aşıp şişerek mağaranın içinde sıkışıp kalıyorlar. Ve onlar ne yazık ki, bir taraftan da hala yürüdüklerini sanıyorlar.

Ya da yolcu olduklarını unutup, rehberlik yapmaya çalışıyorlar. Bunlara kanan yeni yolcularda bu kafileye katılıp, yollarını kaybetmenin ilk adımlarını atmaya başlıyorlar.

 

Birde kapının önünde ki, sözde inisiyatörler var. Onlar hem kendilerini, hem inisiye olmak için gelenleri daha oracıkta kandırmaya başlıyorlar. Kapıdan geçtiklerini ve geçirebildiklerini o kadar süslü şekillerde anlatarak ikna ediyorlar ki, burada zaten beyin yıkama faslı başlıyor. Bunlar hiçbir zaman bu kapılardan geçemeden, kapının önünde kandırmacalar la işlerini gayet emin bir şekilde sürdürüyorlar.

 

Bazen de “hadi arkadaşlar toplanın bir araya sizi inisiye edeceğiz “ sözleriyle, tümüyle safsata olan bir işleme tabi tutuyorlar ki, hiçbir dayanağı olmayan şeyler bunlar.

Her inisiyasyon birebir verilen bir rehberlik sözüdür ve her bireyin rehberlik süresi değişiktir. Toplu olarak ya da uzaktan yapılan inisiyasyon olduğu iddia edilen yöntemlerde tüm bu etik ihlal edilmektedir. Ve kandırmaca sürmektedir.

 

Bu kapıdan geçiş işlemi sırasında, bilinçaltı ikna olmaya hazırdır. Ve bu taklit üstatlar, acımasızca insanların bilinçaltına “sen bu kapıyı geçtin artık” kaydını atıyorlar. Ve bu inisiyasyonlara hevesli insanlar da, bu kaydı alarak yolda yürümeye başladıklarını sanıyorlar. Boş durmayan bilinçaltı yeni kayıtlar atarak insanların akıl sağlığını risk altında tutmaya başlıyor.

İlerleyen günlerde akıl artık pes ediyor ve yanlış yapılan inisiyasyon sonuçları ortaya intihar denemeleri, obsesyonlar ya da şizofrenik durumlara varan şekillerde ortaya çıkıyor.

Artık onlar sanal inisiyasyonun yarattığı, sanal bir dünya da zavallı tekâmül, aydınlanma ve bilge kişi olma safsataları ile yaşamaya devam ediyorlar.

 

İnandırıldıkları sahte sürat içinde aydınlandıklarını sanıyorlar. Ve ortaya sahte inisiyatörlerin yarattıkları, garip tavırlı, kendilerini melek sanan, insanlıktan uzak yaratık diyebileceğimiz tiplemeler çıkıyor. Sahte inisiyatörlerde, tüm yalan inanmışlıklarıyla onları ortaya çıkarmış olmaktan gurur duyarak ve desteklemeye devam ederek seyrediyorlar eserlerini. Bu seyrediş onların egolarını an be an şişirmeye devam ediyor. Böylece ya kişisel tatminlerini ya da maddi çıkarlarını koruyorlar.

 

Yazımın devamında da anlatacağım gibi inisiyasyon eski öğretilerde etik olarak bu kapı örneğinde olduğu gibi yapılıyor olmasına karşın, şimdilerde farklı şekillerde dejenere edilmektedir. Günümüz insanı bilimden yoksun bir mutluluğun ve bilgelikten yoksun bir bilimin peşinde koşup durmaktadır. Oysa geçmişte bu konuları birbirinden ayrılmaz unsurlar olarak kabul etmekteydiler. Her alanda insanı üçlü yaradılışıyla ele almaktaydılar. İnisiyasyon, zihnin o baş döndürücü zirvelerine doğru insan varlığının tırmanışı anlamına gelmekteydi. Ve insan hayata ancak bu zirvelere ulaşarak hâkim olabilmekteydi.

Tarihsel olarak baktığımızda, ezoterik örgütlerle dinlerin, eski çağlarda, Mısır’da, eski Yunan’da, Yahudilerde, Ortadoğu ve Akdeniz çevresinde, Hristiyanlık’ta, İslam'da,  yakın çağlara kadar da kısmen de olsa iç içe oluşup, geliştiklerini görebiliriz. Bu gün bile, ezoterik örgütlerden bazıları belirli bir din çerçevesi içinde kendini sürdürme çabasındadır.

Yapısal olarak bakıldığında, ezoterik örgütlerle dinler arasındaki benzeşme ve ayrımlar kolaylıkla ortaya çıkar. Her iki kurumda da, inançlar veya öğretiler, belirli tören ve ritüeller aracılığıyla pekiştirilmekte; ve bunlar belli bir hiyerarşinin gözetiminde gerçekleştirilmektedir.

Gene her iki kurum da, çeşitli simgeler, mitler, efsanelerden geniş ölçüde yararlanmakta; "somut bilimlere" ancak kendi ilkelerinin koyduğu sınırlar içinde izin vermektedirler.

Ayrımlarına gelince, tek bir temel ayrım bulunur:

Dinler, inançlarını yayma çabası içinde olduklarından, herkese açık kurumlardır. Oysa, ezoterik öğretiler, ilkesel olarak, özel nitelikler ve eğilimler taşıyan kişilere açıktırlar.

 

Yapılan araştırmalarda, tüm ilkel topluluklarda, adı "Geçiş Ayinleri" olan, bir tür inisiyasyon töreninin olduğu görülmektedir.

Bir toplumsal gruptan, bir diğerine yükselme her zaman bir "geçiş ayini" ile gerçekleşmektedir. Bu tür ayinler, ilkel topluluğun tüm üyelerine açık törenlerdir.

En önemli sayılabilecek geçiş ayini, yeni yetmenin yetişkinler topluluğuna katılması sırasında yapılır. Bu geçişe "erginlenme" adı verilir. Erginlenme, tüm ilkel topluluklarda görülmüştür.

Erginlenme, düzenli olarak, üç aşamada gerçekleştirilmektedir; (adayın toplumdan yalıtılması, bekletme ve eğitim, yeni duruma geçiş.)

Bu aşamaların tamamlanmasıyla kişi, artık yetişkinler arasına kabul edilmekte ve toplumsal konumunda kökten bir değişim olmaktadır.

Törenin amacı, bireyi bir önceki toplumsal statüsünden tümüyle kurtarmaktır. Böylece, kültürün en ilkel düzeylerinden başlayarak, "erginlenme"nin, kişinin oluşumunda önemli bir rol oynadığını görüyoruz.

Erginlenme eylemi, ölüm ve yeniden doğuş deneyi olarak anlamlandırılabilir.

Erginlenme insanın "başka" olmak istediğini, doğal düzeyinde kalmak istemediğini, kendini yeniden yaratmaya çabaladığını gösterir. İlkel insan, insanlık ülküsüne böylece adım atmaktadır.

Erginlenen kişi, yalnızca ölüp, yeniden doğan olmayıp, aynı zamanda, metafizik düzeyde açıklamalar edinen, bilgilenen, sırları öğrenen kişidir. Kabilenin tanrılarını, onların gerçek adlarını, dünyanın oluşumuna ait efsaneleri öğrenmiştir. Artık erginlenen kişi, bilen kişidir.

 

Evrensel düzeyde, her ilkel kültürde rastlanan herkese açık, ekzoterik "Erginlenme" zaman içinde, ezoterik bir yapıya dönüşmüştür.

Bu değişimin temelinde iki ayrı neden vardır.

İlki; tektanrılı dinlerin gelişmesi ile insan iradesini hor gören bir anlayış oluşmuştur. İnsanı, kul düzeyine indirgemişler, "kader" olgusu ile özgürlüğünü yok etmişlerdir

Diğer neden, ezoterik örgütlerin, siyasal nitelik kazanmalarına bağlıdır. Amaç, uygarlığın karşısında sarsılan eski gelenekleri ve inançları pekiştirmektir.

 

Ezoterik yaklaşımda, inisiyasyon olgusu belli bir süreç gerektirir. En ilkel uygarlıklardan, en gelişmiş toplumlara kadar, yapılan törenler, bu sürecin sembolik olarak başlangıcını temsil ederler. Hangi uygarlık düzeyinde olursa olsun, inisiyasyon süreci, kültürün içinde belirli bir akıl gerekliliğini getirir. Söz konusu, insanın kendinin farkına varması demektir.

Özetle, inisiyasyon; insanın kendinin bilincine ulaşma sürecidir. Bu da, temel bilgilerin enine boyuna araştırılmasını gerektirir.

Bu nedenle, kavramların özümsenmesi ve bilinçlenme, inisiyasyon sürecinin kendisini oluşturur. İnisiyasyon, insanlığın kültür tarihinden bağımsız tutulamaz.

Ezoterik örgütler her zaman inisiyasyonun güvenli ve etkin bir biçimde uygulanmasını sağlamak için bir yapı oluşturma amacını taşımışlardır.

İnisiyasyon ve ruhsal gelişmenin boyutlarını kabul eden psikoterapi şekilleri arasında, birçok paralellikler vardır. Hatta bir üstat ikisinin birbirini tamamlayıcı işlevler görebileceklerini ve inisiyasyonun bir tür psikoterapiyle birlikte alınması gerektiğini önermiştir.

İnisiyasyon adayı neden psikoterapiye gerek duysun? Çünkü herhangi bir ruhsal eğitim yeterli samimiyet ve disiplinle uygulandığında, Jung'un kişisel bilinçaltı kompleksler olarak tanımladığı şeyleri harekete geçirir.

Bunlar çözümlenmemiş ebeveyn çatışmalarından kaynaklanan erken çocukluk devrinden kalan çocuksu duygusallıklar olarak değerlendirilebilir. Bu kompleksler çoğu kez ruhsal uygulamalarla beslenir.

Eğer bu kompleksler güvenli ve kontrollü bir şekilde bilinçli olarak özümsenmezlerse, tehlikeli bir şekilde faaliyete geçebilirler. Bu da bazı "ruhsal" grupların neden işlemez veya yıkıcı duruma geçtiğini bize açıklamaktadır.

Kabul edelim ki, liderlerinin maddi ihtiyaçları veya insanların yaşamlarını kontrol etme arzusuyla idare edilen gereğinden fazla ezoterik ya da şifacı grup var.

İnisiyasyonda başarılı bir sonuç için,  inisiyatörün yeteneği ve kişisel etik değerleri önem taşır. Hatta etik değerlerinden yoksun bir inisiyatör, çok zararlı olabilir. Dolayısıyla, inisiyasyon isteyen kişiler bu konuda son derece temkinli davranmalıdırlar.

Gereğinden fazla ruhsal grup, karizmatik fakat maniple edici liderlerin kişilikleri etrafında toplanmıştır. Psikolojik sorunları hiçe sayma ile birleşen bu oluşum suiistimallerin çoğunun kaynağıdır.

İnisiyasyon (Latince'de initia = başlamak) kelime anlamından anlaşılacağı gibi yeni bir başlangıç olarak tanımlanabilir. Bazı sistemlerde inisiyatik sürecin hem enerjisel, hem de psikolojik özellikleri vardır.

Enerjisel unsur inisiyenin aura bedeninde, belirli güç veya enerjilerin sistemli bir şekilde uyarılması olarak tanımlanabilir

Bu işlem için bu güçler önceden kendisinde uyarılmış olan bir inisiyatör gerekmektedir, çünkü inisiyasyon enerjilerin aktarımı ile gerçekleşir.

Dolayısıyla, enerjisel olarak, inisiye eden ve inisiye olan arasındaki ilişki önemlidir. Bu açıdan gerçek anlamda kendi kendine inisiye olma işlemi tamamen imkânsız olmasa da, en azından başarılması son derece zordur.

İnisiyasyonu psikolojik bir açıdan daha iyi anlayabilmek için psikoterapiye baktığımızda. Bazı psikoloji ekollerinde etkin, psikoterapide transfer denilen olay önemli bir rol oynar.

Aktarım ya da transfer çözülmemiş iç çatışmalarımızın farkına varma süreci olarak tanımlanabilir. Bu bağlamda aktarım inisiyasyon sürecinde hayati bir rol oynar, ancak burada inisiyatör aktarımlar için sinema perdesi rolünü üstlenmektedir.

İnisiyasyonun hem kişisel, hem de ruhsal gelişmeyi körükleyen son derece önemli araç olmasının nedenlerinden biri de budur. Bu aynı zamanda yetkin olmayan veya çıkarcı liderlerin elinde inisiyasyonun nasıl hayal kırıklığına ve psikolojik yıkıma yol açabileceğini açıklamaktadır.

İnisiyasyonda da aktarım ilişkisinin diğer bir insanla olması hayati bir unsur olduğuna göre, gerçek anlamda kendi kendine inisiyasyon kendi kendine psikoterapi uygulamak kadar imkânsızdır.

İnisiyasyon bir oluşma süreci gibidir. Tam işler hale gelebilmesi için inisiyatörle ilişkilerin dışa kapalı olması gerekir. Ezoterik konularda gizliliğe ve sessizliğe bu denli fazla önem verilmesinin nedeni de budur.

Sessizlik ise, burada derin ve esaslı bir ruhsal dönüşüm yaratan güç meydana getirir.

Camia da eğitmenler arasında "en iyi benim inisiyasyonum" tartışmaları yaşanmakta. Bu utanılacak bir durumdur.  Kendini bilmek dediğimiz olgunun oluşmadığı bu durumlarda, birçok üstat kendine tapma tehlikesinin sınırında bu günlerde.

Unutmamalıyız ki,  topraktaki izimiz kendi ağırlığımız kadardır.

Ve İnsanın en ağır misafiri kendisidir. İnsan en zor kendini ağırlar.

 

GülümOmay

 

Not: Bu yazı; yaşadığım deneyimlerden, çalışmalardan, araştırmalarımdan ve önemli üstatların değerli öğretilerinden edindiğim bilgilerden kaynak çıkartılarak yazılmıştır.